Bir problemi çözme süreci

Kadir Bekar
5 min readOct 2, 2022

--

İş hayatında karşılaştığımız problemler ve bu problemlerin çözüme kavuşturulması ile alakalı uzun zamandır aklımda yer eden bu konuyu yazıya dökmek istiyordum fakat bir türlü kafamdaki düşünceleri toparlayamıyordum. Yazmaya başladığım şu an itibaren bile (01.10.2022 -22:35) henüz toparladığımı düşünmüyorum.

Bu konunun örneklendirilmesi için daha önce yaşadığım birçok örnek olduğunu düşünüyorum fakat bunların hangisini bu yazıya eklersem aynı durumu yaşayan birçok insan ile aynı duyguyu yakalarım, bunu kestiremediğim için şu an ilk aklıma gelen örneği ekleyeceğim.

İsmet dayım Almayadan geldiğinde, müsait zaman olduğu taktirde yeğenleri ile birlikte birçok farklı aktive yapıyor. Sabah koşuları, halı saha en çok yaptıklarımızdır.

Bir yaz günü kalabalık olmayacak şekilde koşmak için plan yaptık. 10 kişi olduk diye hatırlıyorum. Koşu sırasında ilk defa beraber koşacağımız kişiler vardı ve ilk defa toplu bir şekilde koşacağımız için 1 kişi koşan kişilerin arkasından araba ile geliyordu. Yorulan, düşen, bayılan olabilir, su ihtiyacı vs derken önlem olarak o şekilde bir planlama yapıldı.

Koşmayı deneyeceğimiz mesafe git gel 20 km civarı vardır diye hatırlıyorum. Belki biraz daha fazla veya az olabilir. Tabi o zamana kadar böyle bir mesafeyi hiç koşmayı denemedim bile.

Sabahleyin belirlediğimiz alanda toplandık. Sohbet, hazırlıklar derken koşu başladı. Koşu yaptığımız yol bir köy yoluydu. Yolun sağında ve solunda köy evleri, bağ, bahçe derken güzel bir manzara vardı. Koşu sırasında bazımız sohbet ediyor, bazımız yol kenarında olan manzarayı seyrediyor derken ortalama 30 dakika sonra aramızdan ufak ufak dökülmeler başladı. Kimisi yoruldu, kimisi susadı derken ufaktan ufaktan arabada kendimize yer aramaya başladık. Ben de kafamda, koşmayı tahmin ettiğim mesafeyi koşamadan arabaya bindim diye hatırlıyorum. Bazımız yolu tam mesafe koştu, birçoğumuz ise arabada sırayla dinlene dinlene koşuyu bir şekilde bitirdik.

Bir sonraki sene yaz aylarından birinde İsmet dayım ile birlikte aynı yolu aşağı yukarı 10 km olacak şekilde bir sabah koşmak için plan yaptık. Bu sefer sadece ikimizdik.

O sabahı tekrar koşacağımız yere geldik ve koşuya başladık. Yeri geldi sohbet ettik, yeri geldi karşımıza çıkan köpeklerle uğraştık derken koşunun sonlarına doğru kafamda birden şu düşünce belirmeye başladı.

“Burası geçen sene koştuğumuz yol. Yolun yapısı, hava durumu, fiziksel olarak durumum aynı. Geçen sene koşu sırasında şu anda koştuğumuz mesafenin daha yarısına bile gelmemişken arabada kendime yer aramaya başlamıştım fakat şu an herhangi bir problem olmadan koşuyu bitiyorum.”

Hani normal hayatınızda, sosyal medyada hiç anlam veremediğiniz, bu kadar da olmaz dediğiniz olayları gördükçe yaşadığınız şaşkınlık olur ya, bu düşünceyle birlikte bende bir anlık şaşkınlık oldu ve farklı bir düşünme süreci başladı. Geçen sene yaşadığım fakat şu an yaşamadığım bu olayın arkasında fiziksel olmaktan ziyade farklı bir şey var diye düşüncelere dalmaya başladım.

Ve sonunda, geçen sene yaşadığım olaydaki sebebin, aslında ihtiyacım olacağını düşünmediğim halde bizimle beraber gelen aracın olabileceğini fark ettim. Çünkü arabadaki kişi benim kuzenimdi. Yoldan geçen yabancı bir insan değildi. Suya ihtiyacım olursa rahat bir şekilde araçtan su alıp içebilir, ihtiyacım olmasa bile her an o arabaya binebilir, yolun belirli bir mesafesini dinlenerek devam edip tekrar koşmak için araçtan inebilirdim. Çünkü o benim için bir güvenceydi. Beni zihinsel olarak kendi içimde tembelliğe itiyordu. Fiziksel olarak yorgun olmasam bile zihinsel olarak yorulmaya başlamıştım. Ve bu düşünceye yenik düştüğümde ise kendime arabada yer bulmuştum.

Ama sadece dayım ile beraber koşarken öyle bir güvence yoktu. O yolu bir şekilde tamamlayacaktım çünkü dayım zaten yıllardır koştuğu için bu mesafe onun için hiçbir şeydi ve ben dayımı zihinsel olarak engellemek istemiyordum. “Ya dayı ben çok yoruldum, devam edemiyorum” desem yolun geri kalanınıda yürüyüp, sohbet ederek tamamlayabilirdik, bunda da bir problem yok tabi. Fakat, kafa olarak dayımın koşusunu engellememek için koşu sırasında bazen tempoyu düşürüyoruz bazen aynı seviyeye çekiyoruz derken o sene o koşuyu durmadan bitirmiştik. Hatta yolun sonunda tatlı bir bayır vardı. Bayırı sonuna kadar, gücümüz yettiğince koştuk diye hatırlıyorum.

Şu an yazılım geliştiricisi olarak çalışıyorum. Yukarıda anlattığım olayın genel fikri olarak iş hayatında yaşadığım veya diğer geliştiriciler yaşarken şahit olduğum genel bir konudan bahsetmek istiyorum.

Sektöre ilk başladığım yıllarda (2019) en çok yaşadığım durumlardan bir tanesi, kolay veya zor bir problem ile karşılaştığımda, eğer kısa bir süre içerisinde çözüm üretmezsem hemen strese giriyor, kendimi yetersiz hissediyor, çözmek için gerekli imkanlara sahip olsam bile şirketteki arkadaşlarımdan yardım rica edip bir an önce o duygu kargaşasından çıkmak istiyordum. Çünkü iş arkadaşlarım, o an için zihinsel olarak kendim dışında hatayı çözebilecek olan kişilerdi. Farklı projelerde, farklı teknolojiler ile çalışıp tecrübe edinmiş kişiler oldukları için beni bu durumdan hızlı bir şekilde kurtarabilirlerdi, ben de bu sayede bir sonraki probleme kadar rahat olabilirdim.

Bu şekilde iyi güzel de bu hep böyle mi devam edecekti? Her hata aldığımda bir başkası mı benim problemi mi çözecekti. Eğer öyle olacaksa ben nasıl hata çözme yöntemlerinde kendimi geliştirebilirdim. Elbet bir gün yalnız kaldığımda karşılaştığım probleme nasıl çözüm üretecektim? Kimse benim için problem çözme sırasına girmedi ki, bu nereye kadar böyle devam edebilirdi.

Tabi ki arkadaşlarımızdan yardım istemek kötü bir şey değil fakat onlarda sonuç olarak geliştirme sırasında kendi işleri ile meşgul. Kendi seviyelerine göre hata alıyor olabilirler veya kendilerine atanmış bir görev üzerinde kurgu yapıyor olabilirler. Belki bizim o an sorduğumuz o soruyu onlar, daha önce saatlerini harcayıp çözüm üretmişken ben daha çözüm için 10, 20 dk bile uğraşmadan onlardan yardım istemek ne kadar doğru olurdu. Bu davranış onlara göre saygısızlık olmaz mıydı?

İşte bu düşünceler ile birlikte, bir problem ile karşılaştığımda direkt olarak soru sormamam gerektiğini, önce sakin kalıp hatanın ne olduğu anlamaya çalışmaya başladım. Geliştirme yaptığım ortamın bana sunduğu kolaylıklardan daha fazla faydalanmaya (Debug, hata loglama, postman vb.), karşılaştığım probleme göre genelden özele doğru kendi kendime sorular sorup, bu sorulara cevaplar bularak, konu ile alakalı hatayı internette farklı sayfalarda araştırarak çözmeyi denedim. Bu sayede araştırma sırasında dikkatimi çeken farklı konu başlıkları olduğunda onları not edip, hata çözüldüğünde ise o konular hakkında da bilgi sahibi olmaya başladım.

Tabi ki halen geliştirme sırasında bir problem ile karşılaşıp uzun saatler çözüm üretemeyince ister istemez strese giriyorum, canım sıkılıyor. Fakat bu duyguyu hissetmeye başladığımda ufak molalar verip, hatadan uzaklaşıp veya hataya yaklaşma biçimimi değiştirmem gerektiğini fark edip tekrar çözüm üretmeye çalışıyorum. Her bir hata aslında farklı düşünme biçimi, farklı yaklaşım katıyor. Uzun vadede ise bu bize bilgi, tecrübe olarak geri dönüyor.

Direkt problem ile alakalı yardım rica etmenin daha önce kafa patlatan, zamanını harcamış olan kişilere karşı doğru bir davranış olmadığını, zaman geçtikçe bu bilinç ile hareket edersek doğru zamanda, doğru soruyu sormayı öğrendiğimizi düşünüyorum. Ve bu şekilde kendimize olan güvenimiz artıyor, kendimizi ilk etapta zihinsel olarak bir başka kaynağa esir etmeden çözüm üretmeye başlıyoruz, çalışıyoruz. En azından belirli bir aşamaya gelene kadar. Tabi ki bir başka kaynaktan yardım alabiliriz. Ama öncelikle elimizdeki kaynakları doğru kullandığımızdan emin olmalıyız.

--

--